AŞK DEDİKLERİ

Aşk, belki de dünyadaki en gizemli, en esrarengiz, en çözümsüz, en eski.
Daha fazla bu cümleyi uzatmak istemiyorum ama dilerseniz siz benim kaldığım yerden devam edebilirsiniz aşkın sizdeki izleniminden hareketle. Şimdi diyebilirsiniz ki konu mu kalmadı da aşk üstüne yazıyorsun. Konu çok ama bu kez benim aşkı yazma isteğim var, bakalım bu yazı ile nereye varacağız

İstatistikisel araştırmalara göre aşk birliktelikleri eğer evlilikle de sonlanıyor ise aslında gerçekten sonlanmaktalar yani bitmekteler. Yani bir çoğu için durum bu ne yazık ki. Oysa mantık evlilikleri için bakıldığında veriler aynı şeyi söylemiyor. Yani onlar kolay kolay sonlanmıyorlar. Veriler gerçekten ilginç aslında, bir tarafta kadın ve erkeği bir araya getirmesi çok doğal kabul edilen aşk var, öte yanda ise mantık. Anlaşılan o ki aşk uzun soluklu birlikteliğin ana malzemesi olamıyor. Neden böyle oluyor? Çünkü aşk bir yanılsama yani patolojik (hastalıklı) bir durum. Aşk ile başlayan ilişkide karşı taraf ile ilgili yanılsama ön planda oluyor ve taraflar ya da en azından taraflardan biri tedavi olunca ve yanılsama geçtiğinde gerçek görünüyor ve birliktelik ne yazık ki bitiyor. Oysa mantıkla başlayan bir ilişki içine biraz sevgi ve bolca saygı eklenebilirse uzun ömürlü olabiliyor. Denebilir ki peki dünyaya mal olmuş sonsuz aşklar nasıl olmuş da olmuş. Dilerseniz örnekte verelim. Leyla / Mecnun, Kerem / Aslı, Ferhat / Şirin, Romeo / Jüliyet. Bunların gerek dönemleri ve gerekse yaşanış biçimleri arasında birçok farklılıklar olmakla birlikte çok temel bir ortak noktaları var ki yanılmıyorsam sonsuzlaşmaları da bu sayede olmuş olmalı. Bu da çiftlerin birleşememeleri.

Birleşememişlerse ne olmuş? Olan şu yanılsama bitmemiş ve gerçek görülememiş. Yani tedavi olamamışlar Aşk aslında karşı tarafı çok yıpratan ve yaralayan bir süreç. Aşkın Farsçadaki karşılığı 'ışk'. Işk ise sarmaşıktan gelmekte. Sarmaşık nasıl var olur, bir şeye tutunur ve orada yaşamak ve var olmak adına tutunduğuna da zarar verir. Onu bırakmamak için elinden geleni ardına koymaz.

O halde çiftler aşık iseler ve ayrılmak istemiyorlarsa (kim ister) ne yapmalılar? Yapmaları gereken, birlikteliklerini sevgi çerçevesinde bir zemine taşımak ve içini de saygıyla doldurmaktır. Yoksa bu ilişki bitmeye mahkumdur. Tabi izlenebilecek bir yol daha var ki o da kavuşmamak ve sonsuza ermek.
Selçuk Erden dört kare ile çok ta güzel anlatmış aslında aşkı.

Başka söze ne gerek. Bazen sayfalar dolusu yazsanız bazen çizgilerin gücüne erişemeyebiliyorsunuz.

Peki aşkı tanımamış ve tatmamış birine aşkı nasıl anlatırsınız? Bu soru gerçekten zor bir soru. Hani öğrenciler der ya 'çalışmadığım yerden geldi' diye, aynen öyle. Aşkı tatmamış birine aşkı anlatabilmek çok güç ama belki neden anlatamadığımızı anlatabiliriz. Mesela gözleri görmeyen ve hiç görmemiş birine kırmızıyı anlatabilir miyiz? Galiba imkansız bu. Belki bu kişiye kırmızıyı eğer aşkı tatmışsa, kırmızı aşkın rengidir aynı zamanda diyebiliriz. Birinin kırmızıdan anladığı nedir bu ne kadar bizimki gibidir ya da birinin aşktan anladığı nedir ve bu ne kadar bizim tarafımızdan anlaşılabilir.

Gelelim yurdum insanınaaa. Dünyanın en ünlü internet arama motoru 'Google' zaman zaman arama istatistiklerini de kamu oyuyla paylaşmaktadır. Bu istatistiklerden birisi bizim konumuz ile çok ilgili görünüyor. Google diyor ki; dünyada sevgi sözcüğünün arayan adreslere bakıldığında ligin üst sıralarında Anadolu kentleri yer alıyor Diyarbakır, Adana, Kayseri, Erzurum ve Trabzon. Ya aşkı en çok hangi iller tıklayıp araştırmışlar; Gaziantep, Diyarbakır, Adana, İçel ve Erzurum. Nasıl yorumlanabilir bilemiyorum. Diğer bölgeler aşkı buldu da bu iller mi bulamadı? Yoksa diğerleri aramaktan vaz mı geçti, ümitlerini mi yitirdiler.

Ve son olarak gelelim iş dünyamıza. Benim kişisel sitemin ana sayfasına da taşıdığım 'eğer sevdiğiniz işi yapıyorsanız hayat boyunca çalışmak zorunda kalmazsınız' yaklaşımına dikkatleri çekmek istiyorum. Yani işe duyulan aşk onu iş olmaktan öteye taşımaktadır. Bu şekilde çalışan ve böyle yaşayanlar belki de çalışmak değil zevk almak noktasındadırlar. İstenen odur ki herkes böyle çalışabilsin ki çalışmadan yaşayabilsin

Güzel ve zengin Türkçemiz bize çok önemli ve farklı bir kılavuz sağlamaktadır. Başka dillerde aşkı, sevgiyi ve kalbi anlatabilmek mümkün olabilmektedir. Ancak sanıyorum Türkçeden başka hiçbir dil işe gönlünü vermek ve gönülden yapmanın ne olduğunu bizim dilimizdeki kadar net ve güzel anlatamaz. Bu da beklide yurdum insanına ve Anadolu topraklarına bahşedilmiş bir farklılıktır.

Sonsöz; önce gönülden çalışabilecek bir iş seçelim ve sonrasında da ona gönlümüzü verelim, işte gerçek aşk budur.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kobilerin İK Ajandası

> Kurumsallaşma adımları
Kurumsallaşmanın ilk adımı kurumsallaşmanın gerçekten istenmesidir. Hatta…

Devamı

İş Kime Lazım

iş, iş, iş... Hayatımızın düğümlendiği nokta bu adeta. Sahip olduğumuz geleneksel yapının da etkisi …

Devamı

Eğitim önemli mi?

Batı Dünyasında eğitimin ne denli önemli olduğunu ve öyle karşılandığını biliyoruz. Bunun sonuçları …

Devamı
Eğitimlerim ile ilgili bilgi almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.