YURDUMDA BEDEN DİLİ

YURDUMDA BEDEN DİLİ

Dünyada iletişim ve iletişimde etki ile ilgili birçok araştırma yapılmış ve yapılmaktadır. Dünyada diyorum çünkü benim yurdumda pek araştırma yapılmamaktadır ne yazık. Mecbur kalmadan araştırma yapmak adeta günahtır bizde. Mecburiyetten kastım mı? Örneğin aylık enflasyon hesabı, ya da işsizlik oranı gibi devlet baskısı ile olanlar (ki onlardan da sormasalar o da araştırılmaz ya neyse), ya da bütçesi olan daha çok yabancı firmaların merak ettikleri konular, yatırım ile ekonomi ile ilgili olanlar veya seçim öncesi yapılan kamuoyu araştırmaları.

Neyse biz iletişime geri dönecek olursak araştırma sonuçlarında iletişime etki eden faktörler olarak baktığımız da; sözcüklerin iletişimin tümüme % 10 gibi dar bir etkisi olduğunu görürüz. Aslında esas vermek istediğimiz mesaj burada yüklüdür ama ne yazık etkisi çok dardır. Pekiyi sesimizi kullanışımız ne kadar etkilidir? Sözcüklerin tam üç katı yani %30. Ne dediğimizden ziyade nasıl bir sesle dediğimiz öne çıkmaktadır yani. E topladık bunları etti % 40. Nerede bunun gerisi? Sıkı durun gerisi gelmekte. Bu % 40lık sözel etkinin ardından (ki galiba önünden demeli ya) tabi ki beden dilinin etkisi gelmekte. Hem de % 60lık bir yüzdeyle. Sözün özü bedenimizin iletişimdeki payı ana mesaj olan sözcüklerin altı katına karşılık gelmektedir. Görüldüğü gibi tüm iletişimde yarıdan fazla bir etki bedenimize düşmektedir. Demek oluyor ki ne dediğimizden ziyade bunu derken ne yaptığımız ve nasıl durduğumuz daha önemlidir. En azından bilmeliyiz ki karşımızdakinin algısına hakim olan beden dilimizdir.

Bu kadar önemi olan bir konuda benim yurdumda bu dil nasıl kullanılmaktadır? İsterseniz biraz örneklemeye çalışalım;
Örneğin; birine sempati ile yaklaştığımızda arkasını sıvazlarız. Gerdeğe girecek damadın sırtına vururuz hızla. Hayvan alırken karşımızdakinin kolunu koparırcasına sıkarız. Peşin satan tuzu kuru isek ensemizin ardında, ya da zorda isek belimizin hizasında önde kenetleriz iki elimizi. Derste söz isterken ilkokulda parmağımızı, lisede elimizi kaldırırız. İşler iyi ise başparmağımızı yukarı, kötü ise aşağı çeviririz. Orta kararsa idare eder anlamında yere paralel bir duruş alır elimiz. Başımız bağlı ise sağ ya da sol elimize ama illa da yüzük parmağımıza takarız prangamızı. Karşımızdakine katıldığımızda ona doğru eğilir, aksi halde kollarımızı önde kavuştururuz. İşimiz çok yoğun olduğunda ara sıra başımızı ellerimizin arasına alırız. Hiçbir işimiz yokken iki elimizi kavuşturur başparmaklara kovalamaca oynatırız. En olmadık yerleri merak ettiğimizde özellikle de başparmağımızı sokuveririz mesela burnumuza. Bir grubu etkilemek veya motive etmek gerektiğinde sıkarız yumruğumuzu ve o guruba doğru savuruveririz hızlıca. Oynadığımız takımın taraftarı bağıra çağıra bizi yanına ister ve ona bağlılığımızı göstermek için yumrul şov yapmamızı ister. Ülkemizin gelmiş geçmiş en başarılı teknik direktörü (en azından istatistiksel olarak) bile oyuncularını kontrol ve motive etmek için bilumum beden dillerini bolca kullanır. Hatta öyle kullanır ki ayakkabısı sahaya fırlar ve hatta her maçın sonunda o kadar bedeni hareket yapmaktadır ki adeta koşan oynayan oymuşçasına kan ter içinde kalır. Ülkeyi yönetenler, idarecilerimiz, büyüklerimiz başta başparmakları olmak üzere ellerini ve muhtelif çıkıntılarını gözümüze, gözümüze sokarlar. Bazen bu yetmezmiş gibi, ellerine kalem ve benzeri gereçler alarak yaparlar bunu. Yurdumun çoğu diyarında elleri boş tutmak ayıptır. Bu ayıptan elleri, el işi ile çalıştırmak yerine tespih çekerek oyalamaktır makbul olan. Birçok vatandaşımız saçını kaşımadan uyuyamaz. Erkeklik göstergesi olan bıyık ve varsa sakal ile oynamaktır parmaklarımızın önemli bir uğraşı. Daha çocukken başlar parmaklarımızın mesaisi misket gibi oyunlar oynamaya. Büyüyüp olgunlaştıkça misketin yerini alır, tombala, tavla, iskambil

Burnumuzu, elimizi, ayağımızı her yere her şeye sokarız benim yurdumda. Bundan ne gocunuruz ne de kızarız buna. Öyle kızmayız ki sadece karşı cins olduğumuz için elimizi sıkmayana bile kızmayız, tepki vermeyiz. O kadar hareketlidir ki bizde bedenler, tüm uyarılara ve virüs tehdidine rağmen yakalar birbirimizin elini öperiz her kesi yanaklarından. Bize bir şey yolmaz çünkü. Bize bunlardan hiçbir zarar gelmez.

Benim yurdumda sadece orta parmak diğer parmakların arasından sıyrılıp yukarı doğru çıkarsa, yada işaret parmağı baş ve orta parmak arasından boy gösterirse dünyanın sonudur. Hele bir de yanında bir aile bireyimize uzanan bir hakaret duyduğumuzda biz gözümüzü bile kırpmadan adam öldürebiliriz. Bu bizim namusumuz, haysiyetimiz ve onurumuzdur çünkü. Ülkemiz, değerlerimiz, bağımsızlığımız, cumhuriyetimiz, özgürlüğümüz, laikliğimiz, barışımız, refahımız. Bunların hiçbir önemi yoktur benim yurdumda yeter ki başparmak rahat dursun.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Erken Kariyer

Ağız birliği yapmışcasına hep kariyer, kariyer demekteyiz. Hani haksız da değiliz ama bazılarımız iç…

Devamı

Ufkun Ne İse Osun Aslında

Bu kez biraz ufuktan ve bizlere etkilerinden söz etmek istiyorum. Sözlüklerde bizim anladığımız mana…

Devamı

Geniş Açı

Yerküremiz çok önemli bir süreçten geçiyor. Bildiğimiz doğruların yerini süratle başkaları işgal edi…

Devamı
Eğitimlerim ile ilgili bilgi almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.